Belediye karşısındaki eski Anavatan´ın kahve, dolu günlerinden birini yaşamaktadır. Allahtan sigara yasağı vardır da içerinin havası temizdir. Masanın birinde Mübat´in Sato, Şapgalı´nın Ferhatgil lom atarken yan masada Gartalacın Yusufgil okey oynamaktadır. Bir diğer masada Perişan´ın İsa, Müdür Hüsamettin, Tirid Mehmetgil oyun oynamaktalar.
Biz gidelim köşedeki masanın muhabbetine kulak verelim. Kimler yoktur ki masada; Mataracı Tuncay, Keçi Halit, Atım ArapAli, Donga Mevlüt, Coda Ramazan, Hodarlı Ali, Köpüklü Murat, Demirkırat Hasan, Dicey Kenan, Cahil Ömer. Ekip güzel olunca lomda tatlı oluyor hani.
Atım Arap herzamanki gibi yol macerası anlatmaktadır.
_ Gardaşım bizim patronlar postaya bile güvenmez, bana güvenirler. En küçük koliyi kargoya vermez tek sayfa evrağı postaya vermez, Arap şunu İstanbul´a yetiştir diye bana verirler. Cebimede yol harcırahımı koyarlar, bende alırım nevalemi, fındığımı, fıstığımı (AtımArap´ın fındığı meşhurdur) çıkarım yola. Bi elimde kola bi elimde fındık çok sürmüyo iki saatte İstanbul´dayım.
_İyi de direksiyonu ayağınlamı tutuyon gardaş.
_Oha. der Matara kid. Olum 1 saat diyecadin. 2 saat olur mu. İstanbul aha depenin ardı.
_Ne var la Matara Yollar beni tanır bilmiyonmu? AtımArap geliyo diyince yollar bile kısalıyo. Benim arabanın kanatları var, atmaca gibi mübarek.
_Gene atmacayı kesiyon ha. ne çok çenen var. Bak Keçinin sesi çıkıyo mu hiç? Garip garip oturuyo.
_Ula Matara bana laf atmasan olmıyacak. der Halit. Yav bugün çok yoruldum. Belediyede kepçeci bi ben varım diye her iş bana kalıyo. Dün 200 kamyon toprak doldurdum bugünde düzlemediğim yer kalmadı. Depeleri dümdüz ettim.
_200 kamyon mu? Sen de AtımArap´dan aşşa galman yav. der Hodarlı Ali.
_ Ya Ali, ha AtımArap ha Keçi Halit ha Donga Mevlüt hiç üfürmedikleri, palavrasız lafları olurmu bunların?
Dicey Kenan´ın bu lafına Donga Mevlüt biraz bozulur.
_Gardaşım benim ne lafımı duydun? Ben hiç üfürür müyüm?
_Allah´tan üfürmezsin hiç. Şimdi bi başlasan garsonluğun kitabını ben yazdım dersin.
_Tabi derim gardaş, benim meslaam garsonluk. Ben müşterinin ne sipariş verecaani, bahşişi bol mu gözünden anlarım. Masaya servis yaparken iki elime onaltı tabak sığdırırım. Dört garsonun işini tek başıma yaparım. Emme belim arıyo biraz.
Masadan kahkaha sesleri yükselmektedir.
_Ula Donga sende az aşşa daalsin hani.
_Yav inanmıyonuz mu? Müşteri özellikle beni ister. Mevlüt gelsin siparişi o alsın bize o baksın diye. Benim namım Gırıggale´yi aştı sizin haberiniz yok. İnanmayan Coda´ya sorsun beraber çalışıyoruz nede olsa.
Lafın dönüp dolaşıp kendine geldiğini gören Coda Ramazan;
_Ya Arkadaşlar sahahtan beri gonuşuyonuz. Ben size bi hikaye anlatıyım da ondan sonra devam edin. Yalnız kimse üstüne alınmasın ha.
´´Birgün ormanda maymunun biri almış yiyeca,içeca,fındığı,fıstığı çıkmış ağacın tepesine. Kendince türkü söyler, gelen geçen hayvanlara laf yetiştirirmiş.
Ağacın altından geçerken tavşan; ´´ Hayrola Maymun kardeş bu ne keyif? Napıyon orda? Maymun; ´´Napacam, yiyecem içecem ormanlar kralı aslanın defterini dürecem.´´ der. Kim sorduysa hep aynı cevabı verir. Derken bu laf ormanlar kralı aslanın kulağına gider. Aslan da maymunun çıktığı ağacın altına varır.Bakar ki maymunun keyfi yerinde.
Kükrer bir ses tonuyla;
_Hayrola maymun kardeş,keyfin yerinde maşallah.Napıyon orda bakıyım ? der.
Aslanın sesini duyunca irkilen maymun, pabucun pahalı olduğunu anlamıştır.
_Ooo kralım hoş geldin. napıyım bende yiyom, içiyom a...k a...k konuşuyom. demiş.
Tabii Coda´nın bu hikayesiyle masadakiler kopmuş. Üstüne alınanlar hariç.