İslâm, evlilik meselesinde tam manasıyla özgürlük vermemiş, "İsteyen
istediği ile evlensin" diyerek Müslümanları bu konuda başıboş
bırakmamıştır. Bu konuda helal ve haramlarla birlikte, teşvik ve
tavsiye hükümleri de bulunmaktadır.
İslâm dininde evlilik
için maddiyat, güzellik ve asaletten çok daha önemli olan "ahlâk" şartı
aranmaktadır. Ve bununla ilgili olarak Müslümanların kimlerle evlenip
kimlerle evlenemeyeceğine dair Kur'ân-ı Kerîm'de bir çok âyet-i kerîme
bulunmakta, her mevzuda olduğu gibi bu konuda da bize yol
göstermektedir. Bu âyet-i kerîmelerden bir kaçı şunlardır:
"Müşrik kadınları îman edinceye kadar nikahlamayın. Hoşunuza gitse de
bir müşrik bir kadından îmanlı bir cariye daha hayırlıdır. Müşrik
erkekleri de îman edinceye kadar (kızlarınızla) nikahlamayın. Hoşunuza
gitse de müşrik bir erkekten îmanlı bir köle daha hayırlıdır. Onlar
(müşrikler) ateşe çağırırlar. Allah ise izni (ve yardımı) ile cennete
ve mağfirete çağırır. Allah düşünüp anlasınlar diye âyetlerini
insanlara açıklar."
"Bugün size iyi ve temiz şeyler helal kılınmıştır. Kendilerine kitap
verilenlerin (Yahudi, Hıristiyan) yiyeceği sizlere helaldir. Sizin
yiyeceğiniz de onlara helaldir. Mümin kadınlardan iffetli olanlar ile
sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür iffetli kadınlar
da, namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere
mehirlerini vermeniz şartıyla size helaldir. Kim inanmayı kabul etmezse
onun ameli boşa gitmiştir. O âhirette de ziyana uğrayanlardandır."
Tevbe etmedikleri müddetçe; "Zina eden erkek, zina eden veya müşrik bir
kadından başkası ile evlenemez; zina eden kadınla da ancak zina eden
veya müşrik olan erkek evlenebilir. Bu, müminlere haram kılınmıştır."
Veya, zina günahına tevbe etmemekle beraber, sürekli de zina ile meşgul
olan kimselere ancak kendileri gibi zinâkar, günahkar eşler layıktır.
"Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü kadınlara; iyi ve
temiz kadınlar iyi ve temiz erkeklere, iyi ve temiz erkekler iyi ve
temiz kadınlara yaraşır. Bu sonuncular (iftiracıların) söylediklerinden
çok uzaktır. Bunlar için bir bağışlanma ve kerim (üstün) bir rızık
vardır."
Konuyla ilgili olarak okuduğumuz âyet-i kerîmelerde dikkate almamız
gereken diğer bir husus; kadın erkek ayrımı yapılmadan bütün emir,
nehiy veya teşviklerin genele şâmil kılınamayacağıdır.
Âyet-i kerîmelerden açıkça anlayacağımız gibi evlilik hususunda kadın
için ayrı, erkekler için ayrı hükümler vardır. Mesela; Mâide sûresi 5.
âyet-i kerîmesinde Ehl-i Kitap'tan (Yahudi, Hıristiyan) bir kadın ile
Müslüman bir erkeğin evlenebileceği, Müslüman bir kadının ise Ehl-i
Kitap'tan bir erkekle asla evlenemeyeceği hususu açıkça belirtilmiştir.
Tabi ki bu hükmün kendi şartlarında gözlemleyebileceğimiz hikmetli
nedenleri bulunmaktadır.
Rasûlullah (s.a.v.)'in evlilikle ilgili hadîs-i şerîflerinin de
Müslümanlar tarafından dikkate alınması gerekir. Bu hadîs-i şerîflerden
bazıları şunlardır:
"Kadın dört hasleti için nikahlanır: Malı için, hasep ve nesebi için,
güzelliği için, dini için. Sen dindar olanını seç de huzur bul."
"Kadınlarla güzellikleri için evlenmeyiniz. Çünkü güzellikleri
kendilerini felakete götürebilir. Malları için de evlenmeyin. Çünkü
malları onları baştan çıkartabilir. Fakat onlarla dinleri için
evleniniz. Allah'a yemin ederim ki siyah, kulağı delik ve dindar bir
cariye (diğerlerinden) daha faziletlidir."
Bu hadîs-i şerîflerde üzerinde durulan nokta; evlenirken asıl
amacımızın ne olduğudur. Tercihimiz nedir? Güzellikse, mutlaka sonunda
kaybolacak; malsa, elinden her an çıkabilir; asaletse, hiç garantisi
yok. Fakat bizlerin Müslümanlar olarak yapmamız gereken; âyet-i
kerîmelerde de belirtildiği gibi Allah katında üstünlüğün takvada
olduğunu bilmek ve evlenirken de tercihte ilk sıraya din ve ahlâk
güzelliğini koymak. Asıl mutluluğu da din ve ahlâk güzelliğinde
aramaktır.
İyi bir âile kurma ve âilenin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi
noktasında, yaptırım gücü erkeğe nispeten az olan veya erkeğe nazaran
dezavantajlı olan müslüman bir kadının olumsuz duruma düşmemesi ve bu
dezavantajını bir avantaj haline getirebilmesi, kendisinden daha dindar
olan müslüman bir erkekle evlenmesine bağlıdır.
Anne ve babaların bu hususa dikkat etmeleri, iş, güç, güzellik veya
makam gibi sebeplerle kendilerini ve kızlarını ateşe sürüklememeleri
gerekir. Anne ve babaların bu konudaki sorumluluklarıyla ilgili olarak
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"Dininden ve ahlâkından razı olduğunuz bir kimse kızınıza talip olursa
kızınızı ona nikahlayınız. Eğer yapmazsanız yeryüzünde fitne ve fesat
olur."
Kızlarının dünya ve âhirette hayırlarla karşılaşmasını dileyen bütün
anne ve babaların bu hadîs-i şerîfi dikkate almaları, dünyalık yönünden
fakir olmasına rağmen din ve ahlâk boyutunda zengin olan müslüman bir
erkek, kızlarına talip olduğu zaman evlenmelerine olumlu bakmaları ve
kararı kızlarına bırakmaları gerekir.
Evlenecek olan kadın ve erkek arasındaki kültür farklılıkları ise
dikkate alınması gereken bir diğer husustur. Çünkü eşler arasındaki
kültür farklılıkları bazı durumlarda önemli sorunlara neden
olabilmektedir. Müslüman eşler için sorun olabilen bu kültür vakıası,
hiç şüphesiz ki İslâmî kültürden ziyade, yaşanılan çevreden ve
günümüzdeki eğitim sistemlerinden kaynaklanmaktadır.
Farklı kültürlere ve dünya görüşlerine sahip iki kişinin evlenmesi
demek, temeli baştan yanlış atılmış bir evlilik demektir. Eşler
arasındaki bu kültür farkı olaylara bakış açısını, dünyayı anlama ve
yorumlamayı farklılaştırmakta ve bunun sonucunda da çok ciddi sorunlar
yaşanmasına neden olabilmektedir. Böylesi kültür farklılıklarının sorun
olması, edinilen kültürden ziyade tarafların bu kültür vakıasına
yaklaşım ve yorumlamalarından kaynaklanmaktadır.
Bu soruna en sağlıklı çözüm; evliliğe adım atarken eş seçiminde ya
ortak kültüre sahip bir kişi tercih edilmesi ya da evlenecek olan
eşlerin bu kültür vakıasını ortak bir tanım ve ortak bir
değerlendirmeye tabi tutabilmeleridir. Bunu yaparken herhangi bir
sorunla karşılaşmıyor ve meseleyi ortak değerlendirebiliyorlarsa
evlendikleri zaman da bir sorunla karşılaşmayacakları umut edilir.