SİLİNEMEYEN MÜHÜR (İSTANBULUN FETHİ)
İstanbul'un Fethine geçmeden önce, 1408sene önce zuhur eden ilahi Mucize ve Müjdeyi inceleyelim. Ondan sonra Fethianlatmaya çalışalım. Peygamber Efendimiz Hadis-i Şeriflerinde; Konstantiniyye(İstanbul) elbet Fethiolunacaktır. Onu Feth eden Kumandan ne güzel Kumandan, Feth eden Asker, negüzel Askerdir buyurmuşlardır. Hadis-i Şerif'in sırrına mazhar olabilmek için,Peygamber Efendimiz'in vefatından 56 yıl sonra, Abdurrahman Bin VELİDkumandasında bir İslam Ordusu İstanbul'u almaya geldi. Bu Ordunun bir özelliğivardır: Hepsi de SAHABİ, yani Resulullah'ı gören insanlardı. Bu Ordununarasında 90 yaşında, ak sakallı Eyüp SULTAN da vardı. Peygamber Efendimizi yediay evinde misafir etmiş, Bedir, Uhud, Hendek Gazalarına katılmıştı.
İstanbul surlarını geçmek çok zordur,askerlerin bir kısmı, surlardan içeriatlayalım derler. Diğer bir kısmı da çok tehlikeli olur, bu konuda ayetvardır dediler ve Bakara Süresi'nin 195.ayetini okudular: Allah yolundamallarınızı harcayın ve elinizle kendinizi tehlikeye atmayın, Mücahitlere maddive manevi ihsan ve yardımda bulunun. Çünkü Allah, muhakkak iyilik ve ihsandabulunanları sever. Eyüp SULTAN ayağakalkarak buna itiraz etti; Bu ayet nazilolduğunda ben oradaydım. Bütün savaşları kazandık, biraz istirahat edelim, malmülk toplayalım dediklerinde, Peygamber Efendimiz biraz düşündü ve hemen buayet nazil oldu ve Allah'ın Resulü; EyAllah'ın kulları kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın ayetini bizeokudular dedi.
İşte bu savaşta Eyüp SULTAN HazretleriŞehit olur ve ölümü askerlerden gizli tutulur. Surların yakınlarında bir yeregömülür. Ancak Fatih İstanbul’u Feth ettiği sırada, aradan geçen süreiçerisinde, Eyüp SULTAN’ Hazretlerinin mezarı belirsiz hale gelmişti. Yine bumezarı bulmak Akşemseddin’e düşmüştü. Akşemseddin Hazretleri, mezarı ararkençimenlerin üzerinde Secde ye giderek iki Rekât Namaz kılar, Allaha yalvarır.İşte o Secde anında olan olur. Namazı kıldıktan sonra, görevlilere burayı kazınemrini verir. Kazılan yerde Eyüp SULTAN Hazretleri’ nin mezarı bulunur ve Fatihtarafından Türbesi ve Camisi yaptırılır.
Daha 17 yaşında iken tahta geçen, 25yaşına kadar at sırtında inmeyen Murat HAN. Mana âleminin kapıcısı, İstanbul’ufeth etme hayaliyle yanıp tutuşan büyük padişah. II. Murat, Hacı Bayram'la dahailk görüşmesinde onun yüceliğini keşfetmiş ve gönlünde yatan isteği dilegetirmekte acele etmişti. Hacı Bayram-ı Veli'ye şöyle demişti:
Himmet etseniz de şu İstanbul işini bitiriversekdeyiverdi. Hacı Bayram Hazretleri güldü ve o sırada yerde oturmakta olan KüçükMehmet'le kapının yanında duran Müridi Akşemseddin'i işaret ederek; Sultanım, o iş(fetih) şu Beşikteki çocuk ileEşikteki Köse'ye(Akşemseddin) nasip olacaktır. Dedi. Yüce Veli, adeta Kader Ekranında okuyordu geleceği...
Yüce Allah Sevgisi ile dolu olan ve her üç geceden birinde PeygamberEfendimiz'i(sav) mutlaka rüyasında gören II. Murat, Hacı Bayram'ın bu müjdesiüzerine Küçük Mehmet'in yetiştirilmesini Molla GÜRANİ' nin ellerine teslimetti. Molla GÜRANİ, Hikmetler Diyarı Horasan İlinden gelen Mana NakışlarınıKüçük Mehmet'in gönlüne nakşetmiş ve bu şerefli vazifeyi daha sonraAkşemseddin'e devretmiştir.
Mana ile Madde arasındaki denge sırrınavakıf olan Sultan Mehmet, Fethin kesin müjdesine rağmen, gerekli bütün Askerive Siyasi hazırlıkları en ince detayına kadar yerine getirmekten geri kalmıyor,her şeyi bizzat gözden geçiriyor ve günde ancak 3–4 saat uyuyabiliyordu. Onunstratejik bir tedbir olarak 4 ay gibi bir sürede Rumeli Hisarı'nı inşaettirmesi, bu günün imkânları ile dahi olağan üstü bir başarıdır. O Hisar ki;Kuş bakışı Kufi Hatlarla “Muhammed” ismini resmetmekte ve Bizans'ın sinesindesilinmez bir mühür teşkil etmekteydi.
Hisar'ın bitirilme tarihi de son derecedikkat çekicidir. Yüce Hakan, Hisar inşaatında çalışan 5000 usta ve yaklaşık10000 işçiyle birlikte, Paşaları da dahil olmak üzere gerektiğinde taş taşımışve Hisar'ın Peygamberimize(sav) ait Regaip Kandili gününde bitirilmesisağlanmıştır. Bu tarih, 1452 yılının 12 Ağustos Cuma günüdür. Allah vePeygamber Aşkıyla yanıp tutuşan ve Bizans'ın bağrına O Zatın(sav) mübarekismini bir mühür olarak perçinleyen Fatih'in, Çağ Açıp Çağ Kapayan zaferlerindeişte bu sır yatar... Ve Fatih, Peygamberler Peygamberi'nin methine bu sırlanail olmuştur. Fetih maddi, manevi, matematik, mimari ve geometrik olarak bir MucizelerManzumesidir.
FETİH BAŞLIYOR
Asıl adı “Hz. Fatih SultanMuhammed Han” olan Fatih'in derdi davası, Allah'ın Dinini Hâkim Kılmaktır.Sultan Fatih, Boğaz'a bu muhteşem Mührü(Rumeli Hisarı) vurduktan sonra, Fethinbaşlama tarihinin tespitine sıra gelmişti. Hazırlıklarını yaptıktan sonra, nekadar Evliya, Ulema, Âşıklar, Salihler, Zakirler, Fakirler, Dervişler, Sofiler,Tarikat Ehli varsa, hepsine Name(mektup) yazdı; “Gelin İstanbul'un Fethinekatılın” dedi.
İstanbul'un bu günkü OkMeydanı'nda büyük bir çadır kurdu, Din Adamlarını orada ağırladı; “BenimAskerlerim Ok atarken, Top Güllesi atarken, siz de İstanbul'un Fethi içintespih çekip, Allah'a Dua edeceksiniz.” dedi. Sağ yanına devrin en büyük Âlimlerindenve Evliyalarından Akşemseddin Hazretleri'ni aldı. Sol tarafında kendisiniküçükken terbiye eden ve Askeri sahada yetiştiren Molla GÜRANİ yer alıyordu.Edirne'de bir Meclis-i Meşveret açtı; “İslam'ın Üç Kıta'ya hâkim olması içinİstanbul'u Fethetmemiz gereklidir.” dedi. Sultan Fatih'in Başbakanı durumundaolan Çandarlı Halil PAŞA; “ İstanbul'un Fethine karşıyım, mümkün değildir. Hemİstanbul'u alsak da elimizde tutamayız.” diyordu.
Akşemseddin Hazretleri kalkıyor;“Hz. Muhammed'in Müjdesi var, haberi var. İstanbul'un Fethi müyesserolacaktır.” diyordu. Molla GÜRANİ de; “Akşemseddin'in sözüne aynenkatılıyorum.” dedi. Bir de dedikodu yayılıyor; “ Fatih Sultan tecrübeliPaşaların, Beylerin görüşlerini reddetti, bir derviş parçası Akşemseddin'insözüyle geldi gidiyor...”
Fatih Sultan 100 bin kişilikordusuyla Edirne'den yola çıktı. Kasım Paşa yamaçlarında parıl parıl parlayankılıcını sallayarak; “Ya ben Bizans'ı alırım, ya Bizans beni! ! ! ” diyerekbağırıyordu.
Cibali Baba
Ancak kuşatma iki aya yaklaşmasına rağmen, bir türlü neticelenemiyordu. KöhneBizans'ın bu kadar dayanabilmesinin sırrı ne olabilirdi? Kuşatmadan yıllarcaönce İstanbul'daki küçük bir İslam azınlığı içinde “Cibali Baba” adında birVeli yaşamakta idi. Bu zatın vazifesi, Türk-İslam sevgisini Bizans'aaşılamaktı. Cibali Baba bu işte olağanüstü bir başarıya ulaşmış ve çevresindeİslam hayranı Rumlardan meydana gelen büyük bir cemaat toplanmıştı. İşte bubüyük Veli'nin “Gâvurcuklarım” diye bağrına bastığı o cemaate gönül vermesi,Türk Ordusu'nun taarruzlarını kırıyor ve Top Güllelerini tesirsiz kılıyordu
İslam Veliliği'nin Cihan şumul sevgisini gösteren bu gerçek, İstanbul'daki birsemte adını veren “Cibali Baba'nın” bir sırrıdır. Kuşatmanın uzamasından çoksıkılan Sultan Mehmet, bu hakikati “Velayet Sırrı” ile görmüş ve “ Ya Rabbi! Yaruhumu kebzeyle, ya da Fethi müyesser kıl” diye dua etmişti
Peygamber’in methine nail olan Sultan Mehmet'in bu duası sonucunda, “CibaliBaba” 28 Mayıs günü hakkın rahmetine kavuştu. Böylece Fethin Manevi Engelleride ortadan kalmış oluyordu
Muhasaranın 50. günüdür. Fatihsabırsızlanıyor, canı sıkılıyor. Bursalı Ahmet Paşa'yı çağırıyor; “ Git HocamAkşemseddin Hazretlerine söyle, fetih müyesser olacaktı, bir türlü olmuyor, nezaman olacak, öğren de gel.” dedi Akşemseddin, Fatih'e şu mısraları gönderir:
“Yarı şu kapıdan Hisar'a yürüyüşola
İzni Huda ile dahi, Feth nasip vemüyesser ola
Ezan Sedası ile Sur'un içi dola
Gün doğmadan, Gaziler Sabah Namazın Hisariçinde kıla...” dedi ve şunları ekledi: “Git Sultanıma söyle, 28 Mayıs 1453Pazartesi günü Hz. Muhammed'in doğum günü. Asker'e istirahat versin, kimse topatmasın, gece kimse uyumasın, namaz kılsın, silah bakımı yapılsın. 29 MayısSalı Sabahı bütün Asker hücuma geçsin. Fetih nasip olacaktır.” dedi.
Sultan Fatih, Akşemseddin'in emriniharfiyyen yerine getirmiştir. Akşemseddin'in büyük oğlu naklediyor: “ Babamınvermiş olduğu Fetih sözünden haberim oldu. Kalbim küt küt atıyor! Ya babamın dediği çıkmazsa, İstanbul Fethedilemezse rezil rüsva oluruz! ! ! Gece yarısından sonra babam Akşemseddin'inçadırına yaklaştım, bakayım ne olup bitiyor, durum nedir? Babam Askerleretembih etmiş, kimseyi çadırına almıyorlar. Bir fırsatını buldum, babamınçadırının bir ucundan içeri baktım. Babam çadırın içinde, altındaki Seccade'yibir tarafa atmış, sarık bir tarafa, çarık bir tarafa düşmüş, kupkuru yerinüzerinde Seccade'ye kapanmış, başını kaldırmıyor ve şöyle diyor; “Allah'ım,Arşının altında beni ve Hz. Muhammedi mahcup etme” diyor. Gözyaşları topraklarııslatmış, topuklarından akıyor. Dağılmış saçları, çamurlu elleri ve yüzü iletanıyamadım babamı...
Baktım, surlarda hiçbir seda yoktu. Birazsonra baktım Tekbir sesleri gelmeye başladı. Babam çadırın içerisinde dışarıyıgörmüyordu. Bir baktım babam çamurlu ellerini yüzüne çaldı ve Secde'den başınıkaldırdı; “ Ya Rabbi, bize Fethi nasip ettiğin için, sana Hamdü Senalar olsun.”dedi ve o anda baktım ki, “Ulubatlı Hasan” Cihat Bayrağını surlara dikmiş.Akşemseddin, Ulubatlı Hasan'a bu sırrı daha önce vermişti... Türk Bayrağı, Ulubatlı’nıneliyle Topkapı'nın Burçlarında dalgalanmış, Mu'cize gerçekleşmiş, İstanbulFethedilmişti.
Hz. Muhammed Fetihe katılıyor
Bin bir türlü sırlarla dolu olan buFetihte, surların dibinde bir başka güzellik daha tecelli ediyor ve vücududelik deşik olarak kızgın yağlarla kavrulmuş Ulubatlı Hasan'ın simasında tatlıbir tebessüm yayılıyordu. Çünkü bu Mübarek asker, Şehit olmadan biraz önce,surların tepesinde Fahri Kâinat Efendimizi görmüştü... Çünkü o kadar yara bereiçerisinde onun surların tepesine çıkacak mecali kalmamıştı. Hz. Muhammed ona,surların tepesinde görünerek; “gel gel” deyince, o bütün ağrılarını unutmuş veSancağı tepeye ulaştırmış, Resul-ü Ekrem'e gülümseyerek Şehit olmuştu. Çünküİki Cihanın Serveri Hz. Muhammed, Hadisinde Fethi Müjdeler de orada olmaz mı? Allah'ınOrdusunu yalnız bırakır mı? Fatih Ulubatlı'nın yerde Gül gibi açılan çehresinive yanan vücudunu görünce, üzerine kapandı, onu kokladı, ağladı ve; “ManaKardeşim Benim, İstanbul Sana Değer miydi...” dedi. İşte Dava Arkadaşlığı böyleolmalıdır.
Altın Anahtar
Fatih, Hocası Akşemseddin ve Molla GÜRANİ, İstanbul kapısından içeri girerken,Bizans'ın ileri gelen Patrikleri “Şehrin Altın Anahtarını” vermek içinheyecanla beklemekteler ve aralarında konuşurken; “Fatih şu 22 yaşındakidelikanlı mı, yoksa şu aksakallı ihtiyar mı? ” diyerek birbirine sorarlar;“Olsa olsa şu aksakallı ihtiyardır, çünkü delikanlıların karı değildir.” derlerve anahtarı Akşemseddin'e sunarlar. Akşemseddin, gözünün ucu ile Fatih'igöstererek; “Fatih ben değilim, Fatih O'dur” der ve Patrikler Altın AnahtarıFatih Sultan Muhammed Han'a sunarlar. Fatih Sultan Mehmet o anda yeryüzünün enağır kumandanı; “Asıl Fatih ben değil, Manevi Fatih Hocam Akşemseddin'dir,Anahtarları ona verin... Biz her ne kadar cihan sultanı isek de,hocamızda bizimkalbimizin sultanıdır” dedi. Ve Anahtarlar Akşemseddin'e teslim edildi. BizansKadınları yol boyunca Fatih ve Askerine Çiçek attılar, Şarkılar, Şiirler,İlahiler okudular...
İkindi Namazı
Fatih, “Kevser Süresi”nin gereğini yerinegetirerek, Fetihten hemen sonra İkindi Namazını kılarak Secde’ye vardı.Ayasofya Kilisesi’ni Cami’ye çevirerek İlk İkindi Namazında kendisi İmam oldu.Namaz’a durunca “Tekbir” aldı, “Allahu Ekber” dedi ve el bağladı. Tekrar“Tekbir” aldı, el bağladı. Üçüncü defa “Tekbir” aldı ve el bağladı, ondan sonraNamaz’ı kıldırdı. Askerler şaşırmışlardı. Alışılmışın dışında “Üç Tekbirle”Namaz’a başlanmıştı. Namaz’dan sonra Fatih’e sordular; “Sultanım niçin ÜçTekbir aldınız? ” Fatih: “İlk Tekbir’den önce niyet ettim; Allah’ım Kâbe’yibana göster dedim, olmadı. Tekrar Tekbir aldım, yine Kâbe’yi göremedim. ÜçüncüTekbir’de; Allah’ım, İstanbul’un güzelliğini gözümün önüne perde yapıp Kâbe’yibana unutturma! .. Arada mekân ve mesafeyi kaldır, Kabetullah’ı bana gösterAllah’ım, dedim ve Üçüncü Tekbir’i aldım. Kabe karşıma geldi ve ondan sonraNamaz’ı kıldırdım.” Dedi.
Alaattin GÜNEŞER