Üye Girişi
Şifremi Hatırlat Şifremi Hatırlat
| |
Yeni Üyelik Yeni Üyelik

KIRIKKALEKIRIKKALE
YAHŞİHAN YAHŞİHAN 
İLÇESİİLÇESİ
www.www.
yahsihanliyizyahsihanliyiz
.com.com
Eklenti Kur
Radyo Radyo



İletişimİletişim Formu Formuinfo@yahsihanliyiz.com

HASTALIK VE MÜSİBETLER

Hastalık ve Müsibetler


defa gösterilmiştir

                                                    HASTALIK VE MÛSİBETLER

  Eyyubu da hatırla ki Rabbine şöyle niyaz etmişti: Zarar bana gerçekten dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.(Enbiya Suresi 83. Ayet)

- Cenab ı Hak Hz. Eyyub Aleyhisselama çeşitli zenginlikler, kız ve erkek evlatlar verip, sonra çocukları dahil her şeyini alır. Yalnız hanımı kalır. En son olarak da hastalıklar verir. Rivayetlere göre 3-7  veya 18 yıl gibi hasta kalmış. İyileşmeyen hastalıklarının neticesinde vücudunda yaralar çıkar ve o yaralara da kutlar düşer. Bu vaziyette epey kaldığı halde o hastalıklarına sabretmenin büyük mükafatını düşündüğünden Allah?a dua edip şifasını istememiş. Kemal i sabırla tahammül etmiş. Fakat yaralarına düşen kurtlar dilini ve kalbini ısırıp yemeye başlayınca o zaman ?Ya Rab zarar bana dokundu lisanımla yaptığım zikrime ve kalben yaptığım kulluğuma zarar veriyor? diye münacat eder. Sağlığı ve istirahati için değil  Allah a yaptığı kulluğuna zarar gelmeye başladığı için  dua etmiş. Cenab ı Hak o halis ve başka bir niyet taşımayan Lillah için yaptığı duasını kabul etmiş Kemal ı Afiyetini ihsan edip çeşit çeşit merhametine mazhar eylemiş.

-Hz. Eyyub Aleyhisselamın görünen yaraları ve hastalıklarına karşılık bizlerin gözle görülmeyen ruhi ve kalbi hastalıklarımız var. İçimiz dışımıza dışımız içimize bir çevrilip manevi halimiz görünse Hz. Eyyub Aleyhisselamdan daha fazla yaralı ve hastalıklı olduğumuz görünecek. Çünki işlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe devamlı olarak kalp ve ruhumuza yaralar açıyor. Hz. Eyyub Aleyhisselamın hastalıkları ahiret hayatına mukabil çok kısa olan dünya hayatını tehdit ediyordu. Eyyub Aleyhisselam o hastalıkların neticesi vefat etseydi, kısacık olan dünya hayatını kaybedecek fakat  Peygamber olması hesabıyla Cenab ı Hakkın Peygamberlerine vaat ettiği mükafatını alacak ve Ahiret hayatında kaybı olmayacaktı.   Bizim manevi yaralarımız ise pek uzun olan hayat ı ebediyemizi ( Ahiret Hayatımızı) tehdit ediyor. Bizler o duaya Hz. Eyyub Alayhisselam dan daha fazla muhtacız.

-Nasıl ki Eyyub Aleyhisselamın yaralarına düşen kurtlar diline ve kalbine ilişmişler, bizim ise işlediğimiz günahlardan meydana gelen manevi yaralar ve o yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler Allah korusun imanın yeri olan kalbe manevi olarak yerleşir. İmanı zedeler, imanında tercümanı olan lisanına ilişip Allah ı anmaktan nefret ettirip susturur. (Taha Suresi 124, Zuhruf Suresi 36)

-Evet günah kalbe işleye işleye imanı kalpten çıkarıp katılaştırır. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. ( Kısaca Günah: Cenab ı Allah ın emir ve yasaklarına aykırı olan amel, söz ve davranışlardır diyebiliriz. Küfür: Peygamberimiz Hz. Muhammed (as.) ı ve O?nun Allah tan getirdiği sabit olan şeyleri yalanlamak birini ya da birkaçını inkar etmek diyebiliriz.) O günah istiğfarla çabuk imha edilmezse Eyyub Aleyhisselamı ısıran kurtlardan daha beter manevi küçük bir yılan olarak bizi ısırır.

-Nasılmı? Başkalarının bilmesinden ve görmesinden utanılacak bir günahı işleyen adama meleklerin varlığı çok ağır gelir. Belki insanlar görmemiştir ama meleklerin kendisini gördüğü düşüncesi ona büyük bir sıkıntı verir.(Kiramen Katibin Melekleri) Meleklerin varlığını inkar ettirecek küçük bir emare duysa, çektiği manevi sıkıntıdan kurtulmak için hemen o küçük delil, kesinmiş gibi ona sarılıp melekleri inkar etmek arzu eder. (İmanın şartlarından biride Meleklere imandır, inkar etmek küfürdür.)

-İkici bir misalde, Cehennem  azabını gerektirecek büyük bir günah işleyen adam da, Cehennemin ateşinin tehdidatını işittikçe (istiğfarla cehenneme karşı siper almazsa) bütün ruhuyla Cehennem diye bir yerin olmamasını istediğinden, Cehennemin olmadığına dair en ufak bir işaret bulsa ona yapışır Cehennemi inkar etmek ister. Küfre girer.

-Bir misalde, küçük bir memurun işlerinde yaptığı tembellik yüzünden amirinden işittiği küçük bir azar, onu nasıl üzer. Öylede farz namazlarını kılmayan ve Allah a karşı kulluğunu yapmayan bir adam, Sultan ı Ezel ve Ebedin Kuran ı Kerimde tekrar tekrar bildirdiği emirlerine karşı yaptığı tembellik yüzünden büyük bir sıkıntı çeker. O sıkıntı yüzünden de arzu eder ki keşke o kulluk vazifeleri (Allah ın Emirleri) bulanmasaydı. Hatta o arzudan manevi olarak  Haşa Allah ı şikayet eder, Allah ı inkar etmek ister. Allah ın varlığına dair kalbine bir şüphe gelse kat i bir delil gibi ona meyleder. Evet üç misalde de görüldüğü gibi günah işleyen adam istiğfar etmezse nasıl küfre düşüyor. Tekrar edelim Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. Küfre düşen bedbaht olur. Çünki Farzları yerine getirmekte gayet cüz i bir sıkıntı olmasına rağmen( Misal abdest dahil beş vakit namaz yaklaşık 24 saatte yalnız bir saate tekabül eden küçük bir külfeti var.) İnkarda ise o sıkıntıdan milyonlarca daha ağır manevi sıkıntılar çeker.(Nur Suresi 39.Ayet) Sineğin ısırmasından kaçıp yılanın ısırmasını kabul eder. Bu üç misal kıyas edilirse (Mütaffifin Suresi 14. Ayet) İşledikleri günahlar kalplerini kaplayıp karartmıştır.) sırrı anlaşılır.

-Hayat hastalık ve musibetlerle saflaşır temizlenir (Müslim Birr:52) kemal bulur, kuvvet bulur, gelişir, netice verir, mükemmelleşir, vazife i hayatı hakkıyla yapar. Tekdüze, monoton, istirahat döşeğindeki hayat, sırf hayırdan ibaret olan yaşantıdan çok,  tamamen şer olan manen ve maddeten zararda olan hayata yakınlaşır. Yıllarca düşük veya orta düzey bir geliri olan insanın, birden işlerinin açılıp çok kazanç elde etmeye başlayınca keyfini düşünüp, sorumluluklarını unutup, kazancını eğlenceye harcayıp tekrar batması gibi. Eğer hayırda olsa sıkıntı olmaz fakat rahata erince maalesef daha da rahatı düşünür hale gelip nefsine yenilebiliyor insan.

Dünya yurdu imtihan meydanıdır (En?am Suresi 165.ayet, Al i İmran Suresi 154.ayet, Maide Suresi 48.ayet) ve Allah ın dinine hizmet yani İslam Dinini yaşama yeridir. (Tevbe Suresi 105.ayet, Necm Suresi 39.ayet) Madem dünya, dini yaşama ve Allah a kulluk etme yeridir, hastalık ve musibetler dini olmamak ve sabır etmek şartıyla Allah yolunda hizmette ve kulluğu yerine getirmekte çok muvafık olur. Hastalık ve musibetin her bir saati bir gün ibadet hükmüne geçtiğinden şikayet değil şükür etmek gerekir. Hastalık ve musibetlerle, musibetzede zaafını ve aczini hissedip Rabb i Rahimine sığınır O?na yönelir, O?nu düşünüp, O?na yalvarıp halis bir kulluk yapar. Hastalık insana aczini gösteren en güzel bir misaldir. İnsan hastalanmak istemez. Ne kadar tedbirli olsa da bir şekilde hastalanır, o hastalığın gelmesini engelleyemez. İstediği anda ve zamanda da kurtulamaz. İşte o zaman aczini ve zayıflığını idrak ediyor. Allah a sığınıyor riyasız bir dua ediyor. O kulluğa ve duaya riya giremez, halistir. Canı yanan insan şifası için iş olsun diye Allah a dua eder mi? Halis tertemiz bir yönelişle dua eder. Eğer hasta veya musibetzede hastalığı müddetince isyan etmeyip Allah a sığınıp sabretse ve sabır etmenin mükafatını düşünse o vakit hastalığın her bir saati bir gün ibadet hükmüne geçer, kısacık ömrü uzun bir ömür hükmünü alır. Yani hastalığı süresince Allah a sığınması ibadet hükmünde sevaplar kazandırır. Üç beş günlük hastalık Ahiret hayatını kazandıracak bir çok sevaba vesile olur. O hastalıklar süresince edilen sabır bilerce yıl sürecek cennet hayatını kazandıracak vesilelerden birisidir. İşte böylece hastalık ve müsibetin her bir saati ahiret hayatında binlerce yıl hükmünü alır.

-İnsan geçmişini düşünse ya Ah! der veya Oh! Yani ya üzülür ya da Elhamdülillah der. Üzüntü veren geçmişin verdiği lezzetlerin yok olmasından duyduğu elemlerdir. Çünkü zeval i lezzet elemdir. Bazen geçici bir lezzet daimi elem verir. Nefsine uyup malını mülkünü kumara yatırıp her şeyini kaybeden adam gibi ömür boyu pişmanlık duyar. Yaşadıklarını düşünmekse o yarayı deşiyor adete üzüntü akıtıyor.

-Tam tersi olarak da geçmişte yaşadığı geçici külfetler, hastalık ve musibetler bitmiş  yerine daimi bir lezzet gelmiş bundan dolayı Elhamdülillah der. Bununla beraber musibetlere sabır etmenin neticesi olan sevap ve mükafat ı uhreviyyi(Ahirete aid mükafatlar) ve de kısacık dünya hayatını uzun mesut bir ahiret hayatına dönüştüğünü düşünse sabırdan ziyade şükür eder.

          (?Her türlü hal için Allah a Hamdolsun, küfür ve dalalet hariç?. Tirmizi, Deavat;45, İbni Mace, Mukaddime;23)

-Meşhur bir söz vardır ?musibet zamanı uzundur?. Evet musibet zamanı uzundur. Fakat halk arasında bilindiği gibi sıkıntılı olduğundan uzun değil. Belki sabır ile pek uzun olan ebedi bir saadet kazandırdığı için.

-Cenab ı Hakkın insana verdiği sabır kuvveti evham yolunda dağıtılmazsa her musibete karşı yeterli gelir. Fakat kuruntunun baskısıyla ve insanın gafletiyle fani hayatını hiç ölmeyecekmiş gibi  baki zannetmesi, sabır kuvvetini geçmiş yaşantısıyla hesaplaşmaya ve de gelecek yaşantısının ulaşılmaz hayallerine sarf ederse, halihazırdaki musibete karşı kafi gelmez, o sabır enerjisi tükenir, şikayete başlar. Akılsızca düşünüp sabırsızlık gösterir şikayet eder.

-Çünkü,  geçmişteki günler gitmiş, bela ve sıkıntıların zahmeti bitmiş, rahatı kalmış, elemi gitmiş, kötü günlerin yok olmasıyla lezzeti kalmış, sıkıntısı geçmiş, sevabı kalmış, bundan dolayı geçmişi düşünüp isyan etmek değil, lezzetli bir şükür etmek lazım gelir. Geçmişe küsmek değil bilakis muhabbet etmek gerekir. O geçmiş fani olmuş ömrü, musibet vasıtasıyla, sabır edip isyan etmediği için baki ve mesut bir cennet hayatına dönüşür. Geçmişteki acıları düşünüp bir kısım sabrını onlara dağıtmak divaneliktir.

-Veya gelecek günler madem daha gelmemişler, içlerinde çekeceği hastalık ve musibeti şimdiden düşünüp sabırsızlık göstermek ve şikayet etmek te divaneliktir. Yarın öbür gün aç olacağım susuz olacağım diye şimdiden devamlı su içmek, ekmek yemek ne kadar divanece bir hareketse, Öylede şuan ortada var olmayan, çekebileceğini düşündüğü  hastalık ve musibetlere şimdiden üzülüp acı çekmesi, sabırsızlık göstermesi, hiçbir mecburiyeti olmadığı halde kendi kendine zulmetmesi öyle bir akılsızlıktır ki, hakkındaki Allah ın şefkatini merhametini ortadan kaldırır.

-Nasıl şükür nimeti ziyadeleştirir (İbrahim Suresi;7) şikayet de musibeti ziyadeleştirir. Hem layık olduğu Allah ın merhametini kayıp eder.

-Asıl zararlı olan musibet dine gelen musibettir. Dine gelen musibetten her vakit Allah a sığınıp O?ndan yardım istemek gerekir. Fakat dini olmayan musibetler hakiki manada musibet değillerdir. Bir kısmı İhtar ı Rahmani dir. Nasıl ki bir çoban başkasının tarlasına girmeye çalışan koyunlarına taş atar. Onlar o taştan his ederler ki zararlı bir iş yapmak üzere olduklarından bir ihtar gelmiştir, Hemen dönerler o tarlaya girmezler. Öylede çok  açık bir şekilde görülen musibetler vardır ki birer İlahi ikazdır ve bir kısmı günahların bağışlanmasına vesiledir, bir kısmı da gafleti dağıtıp insani olan aczini ve güçsüzlüğünü bildirerek bir nevi huzur vermektir. Musibetin hastalık olan nev?i söylendiği gibi musibet değil belki bir Allah ın lütfu, bir temizlenmedir.( Müslim Birr;52, Tirmizi Nevadiru?l Usul;1:286) Rivayette vardır ki meyveleri olgunlaşmış ağacı silkelemekle meyveleri nasıl düşüyorsa , sıtmalı bir hastanın titremesinden de günahları öyle dökülüyor.( Buhari, Merda; 3,13,16)

-Hz. Eyyub Aleyhisselam münacatında istirahat i nefsi için dua etmemiş, belki musibet, lisanıyla yaptığı zikrine ve kalbiyle yaptığı tefekkürüne mani olduğu zaman Allah a kulluğu için şifa talep etmiş. Biz O münacat ile birinci maksadımız günahlardan gelen ma?nevi, ruhi yaralarımızın şifasına niyet etmeliyiz. Maddi hastalıklar için, kulluğa mani oldukları zaman Allah tan şifa istemeliyiz. Fakat itirazkar bir haletle ve  Haşa Allah ı Allah a şikayet eder bir surette değil. Belki güçsüzlüğünü anlayarak medet ve yardım istercesine dua edilmeli. Madem O?nun bütün varlık alemini kuşatan eğemenliği, yaratıcılığı, iradesi ve terbiye ediciliğine razıyız(Rububiyetine) o rububiyet noktasında verdiği şeye razı olmak gerekir. Kaza ve kaderine itiraz ve şikayet eder bir tarzda ?Ah!? ?Of!? deyip şikayet etmek, bir nevi kaderi tenkittir, rahmeti ithamdır. Rahmeti itham eden rahmetten mahrum kalır. Düşmanından intikam almak için kırılmış olan eli ile yumruk atmaya çalışanın nasıl kırıkları ikiye katlanırsa, musibete giriftar olan adam, musibeti ve hastalığı şikayetle karşılarsa musibeti ikileşir.

-Maddi musibetler büyük gördükçe büyür, küçük gördükçe küçülür. Mesela gecelerde insanın gözüne bir hayal ilişir. Ona ehemmiyet verdikçe büyür; ehemmiyet verilmezse kaybolur. Hücum eden arılara iliştikçe saldırmaları, lakayd kalınca dağılmaları gibi, maddi musibetlere büyük nazarı ile bakıldıkça büyür. Merak vasıtasıyla  o musibet vücuttan geçerek kalbde de kökleşir, bir manevi musibete dahi sebep olur. Ne vakit kazaya rıza ve tevekkül ederek musibeti izale etse, Bir ağacın kökü kesilmiş gibi maddi musibet hafifleşe hafifleşe kökü kesilmiş ağaç gibi kurur, gider.

-Nasıl ki bir çapışmada müthiş hasmına karşı iyi niyetli bir gülümseme, düşmanlığı barışmaya, husumeti şakaya dönüştürür, düşmanlık küçülür kaybolur. Tevekkül ile musibete karşı çıkmak dahi öyledir     

Bütün İslam Aleminin ve hemşerilerimin Miraç Kandilinini tebrik ederim. Allahın Selameti, Bereketi, Rahmeti üzerinize ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Aleyhisselamın şefaati hepimize nasip olsun.

YORUM GÖNDERYORUM GÖNDER
  Adınız Soyadınız :
  Mesajınız :
Not : Lütfen küçük harf kullanınız. Maksimum 500 karakter

Önemli Not : Gönderilen mesajlar sistem tarafından kayıt altına alınmakta olup site yöneticileri tarafından görülmektedir. Lütfen bu hususa dikkat edelim ve başkalarını rahatsız edici mesajlar göndermeyelim.
Sayfa Üretim süresi :0,2578

© 2009 yahşihanlıyız.com
Yahşihan İlçesi Web Portalı http://www.yahsihanliyiz.com

Tam Ekran